TAMER'LE BAŞBAŞA "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI": onlar onlar onlar
Açılış Sayfası Yap |Sık Kullanılanlara Ekle

turkey TAMER'LE BAŞBAŞA "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI"

Sözde ermeni soykırımı var diyerek dünyayı kandırmaya çalışan, aldığı destekle haddini iyice aşan,tarihin görmediği işkencelerle kadınlarımızı çocuklarımızı yaşlılarımızı hunharca katleden bu şerefsiz milleti ve onun yandaşlarını kınamak için;Ziyaretci defterimize lütfen sizde bir yorum yazın TAMER PEHLİVAN(SİTE YÖNETİCİSİ)

turkey

Monday, April 23, 2007

onlar onlar onlar

Türkiye´de her gün kız çocukları kaçırılıp zorla fuhuşa sürükleniyor, kadınlarımız kapkaça tecavüze uğruyor, her gün şehirlerde PKK gösterileri yapılıyor, Türk bayrakları yakılıyor, otobüsler yakılıyor, her gün birkaç asker şehit oluyor. Bunları kim yapıyor? Neden ezelden beri sadece belli kesim ayaklanıyor, örgüt kuruyor, kan döküyor?.. Arabamızı kaldırımın kenarına park ettiğimizde tepemize dikilip park parası isteyen vermezsek biz yokken arabamızı çizip kaçan değnekçiler niye hep onlar?.. Kırmızı ışıklarda arabamızın camına yapışıp dilenenler niye hep onlar?.. Sokakta adım başı önümüze çıkıp abeeey nooolur bir harçlıhh viir" diye sülük gibi yapışan, vermediğimiz takdirde küfreden 10 - 15 yaşındaki madde bağımlısı yaratıklar niye hep onlar?.. Toplumsal bir sorun haline gelen, cinayet dahi işleyen tinercilerin etnik kökenleri incelendiğinde onlar oldukları meydana çıkmıyor mu?.. Bunlar yüzünden insanlar sokakta rahat gezemez hale geldiler. Bu da bir terördür, şehirlerin göbeğindeki bireysel … terörüdür Yol ortasında yakamıza yapışıp kadın pazarlamaya çalışan pezevenkler, genelev işletmecileri neden hep onlar da başka birşey değildir?.. İstanbul Beyoğlu´ndaki, Ankara Maltepe´deki, vs... gençlerimizi zehirleyen "bar" adlı batakhanelerin sahipleri, işletmecileri neden onlar?.. Haraççılık ve çek senet tahsilatı ile uğraşarak kendi halindeki insanları canından bezdiren kan emiciler niye hep onlar? Oto galericiliği ve emlakçılık adı altında tefecilik yaparak milletin varlığını sömürenler niye hep onlar?.. Uyuşturucu pazarlayanlar neden hep bilmem hangi aşiretin mensubu onlar?.. Hüseyin Baybaşinler, Abuzer Uğurlular, Urfi Çetinkayalar nedir?.. Kız çocuklarının kaçırılıp zorla fuhuşa sürüklenmesinde, gençlerimizin uyuşturucu ile zehirlenmesinde %99 pay onların değil midir? Dört tane Hollandalı turistin (biri de erkek) ırzına geçip ikisini öldüren ve bu sayede bizi tüm dünyaya rezil eden "Alanya sapığı" lakaplı Hakan Karayavuz ve Susurluk´ta, 11 yaşındaki Türk kızı Avşar Sıla Çaldıran´ı iple boğduktan sonra cesedinin ırzına geçen Recep İpek neden onlardan?.. Taciz ve tecavüzcülerin neden büyük çoğunluğunu onlar oluşturuyor? Bu örnekler uzayıp gider... Kısacası onların sorunu" bazılarının empoze etmeye çalıştığı gibi sadece PKK´dan ya da siyasi olaylardan ibaret değildir. Türkiye genelinde her türlü pis, rezil işi yapanların, her türlü adi suçu işleyenlerin büyük bir kısmı onlardır. Genelev işleten o, pavyon işleten o, kumar oynatan o, mafyacılık yapan o, uyuşturucu satan o, yankesicilik, hırsızlık, kapkaç yapan o, kaldırımları parselleyen o, ırza tecavüz eden o emperyalistler kışkırtmıyor, PKK ile de ilgileri yok... Taşıdıkları kanın gereğini yerine getirerek bu suçları işliyorlar. Biz Türkçüler, sosyal açıdan değerlendirdiğimiz bu meseleyebir bütün olarak bakıyoruz ve bunların topluma zarar veren yaratıklar olduğu konusunda tüm Türkleri bilinçlendirmeye çalışıyoruz "Demographic Trends" başlıklı tabloya bir göz atınız. Onların 2050 yılında Ortadoğudaki nüfuslarının 87 milyon, Türkiye´deki nüfuslarının ise57 milyon olacağı belirtiliyor. Bunlar doğru verilerdir, yani bir sallama söz konusu değildir, hatta az bile verilmiştir. Çünkü çarpraz üreme, yani 8 çocuğun diğer 8 çocukla ilerde evlenecekleri düşünülüp onların çocuklarının da çarpraz olarak üreyecekleri düşünülürse bu tablo yetersiz kalmaktadır. Türklerin nüfus artış oranı ise bugün neredeyse Avrupa ülkeleri seviyesine inmiştir Türk illerinde doğum kontrol uygulamasını teşvik ederek Türklüğün kuyusunu kazan devletimizin alçak siyasetçileri; Güneydoğuya verdiği çocuk yardımları ile onların üremelerini teşvik etmektedir. Üremeyip de ne yapsınlar? Devlet Bakanı Beşir Atalay´a bağlı Sosyal Yardım ve Dayanışma Fonu Fak - Fuk - Fon) başta Muş olmak üzere nüfusun %95´inin onlardan oluştuğu bazı doğu illerinde çocuk başına para kampanyası başlatmıştır Bu durum zaten çok hızlı üreyen bu kitlenindaha da fazla Yapılan yardımların miktarları : İlköğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 20 YTL İlköğretime devam eden kız öğrencilere ayda 23 YTL Ortaöğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 28 YTL Ortaöğretime devam eden kız öğrencilere ayda 39 YTL Sağlık yardımı olarak her çocuğa ayda 15 YTL Her anne adayı için gebeliğin ilk 7 ayında ayda 18 YTL Her anne adayı için doğumda 50 YTL Çocuk yardımı çok hızlı üreyen bu kitlenin ağırlıklı olduğu şehirlere değil, üreme hızı sıfır olan Türklerin yaşadığı şehirlere yapılmalıydı Hükümetlerimiz hep bu şekilde uygun görmüş. Neden acaba? Onlar ne kadar çok çocuk yaparlarsa, o kadar çok para 10 çocuğa sahip bir aile, çocuk başına ayda 15 YTL´den toplam 150 YTL para alıyor. Doğum ve okul için yardımlarıda eklersek 10 çocuklu bir ailenin devletten aldığı para ayda 500 YTL´yi geçiyor. Birkaç ay önce gazete ve televizyonlarda şahane bir haber vardı. Diyarbakır´da onlardan bir kadın 8 yavrusundan sonra, 9.sunu ikiz olarak peydahlarken, çocuklar ölüm tehlikesine giriyor ve Türk askeri doktorları gelip bebeleri kurtarıyor, hastanede kuvöze koyuyor. Bu sefer Van´dan, yine süper bir haber var. 68 yaşında birisi, 26 yaşındaki ikinci karısından 13. yavrusunu peydahlamış. Toplam 13 çocuğu, 100 kadar torunu varmış, artık başka çocuk istemiyormuş, yorulmuş. Gazeteci, "bu kadar çocuğa bu fakirlikle nasıl bakıyorsunuz?" dediğinde, cevabı harikaydı. "Kaymakamlık gerekli her tür yardımı yapıyor, hiç bir sorunumuz olmuyor" !!! Sakın kimse bunu insanlıkla, hümanizmle, devletin vatandaşının hayatını koruma ilkeleri ile falan açıklamaya kalkışmasın. Benim ülkeme göz dikmiş birkitlenin, benim vergilerimle beslenip daha çok üremelerini sağlayıp on milyonlarca asalak yaratmanın hiç bir ilke ile ilgisi yoktur. Bu rejimin kendisinin kurucusu olan asli unsura, yani Türklere ihanet etmek açısından devşirme Osmanlı´dan hiçbir farkı kalmamıştır. Gayet açıkça Türkler özendirilip en sıkı şekilde nüfus planlaması uygulanırken, onlardanen elektrik, su parası bile alınmayıp, nüfuslarını iyice arttırıp Türkleri geçebilmelerine çanak tutulmaktadır. Ülke genelinde kaçak elektirik oranlarına göz atalım. Şanlıurfa % 66.7 Diyarbakır % 62.7 Hakkari % 62.5 Mardin % 59.3 Van % 58.0 >Şırnak % 52.0 Batman % 51.0 Muş % 50.0 Bitlis % 48.0 Siirt % 48.0 Kastamonu % 4,2 Trabzon %5,4 Giresun %3,5 İşte kaçak elektirik tablosu. Yoruma gerek var mı? Nihai amaçlarını gerçekleştirmek için ne cesaretleri ne zekaları ne de kültürleri olan bu etnik cemaat, tek yolu Tanrı´nın kişilere verdiği doğal içgüdüyü (üreme) bir savaş silahı olarak kullanmakta bulmuş durumdadır. Yakın bir gelecekte nüfusu 100 milyon - ki bunun en aşağı yarısı olan bir Türkiye çocuklarımızı bekliyor... Bayrak aynı bayrak sınırlar bozulmamış, isim değişmemiş ama ortada ´Türk´ kalmamış. Birkaç milyon kalmış elbette ama onlarda tedirgin yaşıyorlar Ortada Brezilya gibi, lisanı, soyu sopu karışık, ırk çorbası bir ülke.. Ama hala müslüman... Bizim için bir yıkım olan bu durum, ´72 millete bir göz ile bakan´ hümanistlere bir rahatsızlık vermez. Yaşadığımız topraklarda şu an için en büyük tehlike onlardırDün bunu inkar edenlerin savunduğu fikirler, onların gerçek yüzlerini göstermesiyle bugün bir bir intihar ediyor. . Bu cümleleri okuduğunuzda etkisi altında kaldığınız propaganda yüzünden yargılayıcı duygulara sahip olabilir onlarakarşı katı bir tavır alma diye düşünebilirsiniz. ; Fakirlik, eğitimsizlik gibi onlarca sebep sıralayıp, sosyal yalanlar uydurup, hergün sizin veya tanıdıklarınızın payına düşeni bir şekilde aldığı yanıbaşınızdaki terörünün varlığını inkar edebilirsiniz. Bunları düşünmek sizi rahatlatır medyanın enjekte ettiği bu uyuşturucu sizi olan bitenden uzaklaştırabilir. Ancak gerçekleri değiştiremez. Gerçek aciz değildir. Gerçekleri kim anlatacak? Kim gösterebilecek ezilmiş sandığınızbu kitlenin hergün yanıbaşınızda yaptığı ahlaksızlık ve saldırganlığı? Kerkük´te arkasına ABD´yi alınca Türkmenler´i katleden bu aşağılık topluluğun eline fırsat geçtiğinde uyguladığı baskıdan kim söz edecek? Okuldan, işten dönüp televizyonu açtığınızda tüm kanalları kaplayan dizileri ile mi bilinçleneceksiniz; yoksa PKK´ya yardım edip sonrada kasetleri Türkler tarafından kapışılan, konserlerinde izdiham yaşanan hergün yenisi çıkan şarkıcı bozuntuları ile mi? Sol merkezli görüş onlara herkesten fazla sahip çıkıp tabanını genişletmeye çalışırken, yıllar sonra kullanılıp bir kenara atılacağının farkında değildi. Sağ tarafta durum daha da vahimdi. Onlar ırkçılıklarının dozunu giderek arttırırken inançlı Türkler din kardeşliği masalı ile uykuya çoktan dalmış oluyordu Ancak bunların içinde belki de en acı olanı,onlar tarafından aldatılmayı halen gururuna yedirip itiraf edemeyen sözde milliyetçilerin (!) durumudur. PKK ve Apo´yu Ermeni, dağdakileri kandırılmış, sokaktakileri de kardeş ilan eden ülkücü anlayışın Türklere verdiği zarar gelecekte tarih kitaplarına konu olacaktır Gerçeği daha fazla inkar etmek anlamsız. Bu son perdedir. Bir yandan ABD talimatlı dizileri, diğer Avrupa tavsiyeli gelin-kaynana programları ile giderek daha fazla onların hızla neden ürediklerini ve yayıldıklarını anlatıp, önlem almaktan bahsedenlere onlardan önce siz karşı çıkacaksınız. Çünkü bulanık gözleriniz mahallenizde bir eve doluşup, ahlaksızca ve bilinçli bir şekilde üremeye devam eden onlarıdeğil ancak dizidekileri seçebilecek. Artık sokakta sizin ve yakınlarınızın canını yakan tinerciler denince bunun tek sebebi olan bu aşağılık yaratıkları düşünmeyeceksiniz bile. Eğitimsizlik, fakirlik, sosyal adalet gibi kavramların arasında boğulacak; kafanızı toplayıp gerçek soruyu asla soramayacaksınız. PKK denince aklınıza onlarr gelmeyecek. O dış güçlerin oyunuydu diyecek, bitti sanacak; öldürülen binlerce teröristin kaç milyon akrabası ve sempatizanı olduğunu hesaplayamayacaksınız İlköğretim çağındaki kız çocuklarına dahi askıntı olup, fırsat bulunca her türlü kötülüğü yapanların onlar olduğunu bilmek istemeyecek; onlar göç etmeden önce şehrinizin ne kadar huzurlu olduğunu anlatmaya çalışanları duyamayacaksınız. Söz azınlık haklarından açıldığında, Kerkük´te Türkçe ders verdiği için eğitim yuvalarına bile saldıran onlarınhakkını onlardan çok savunduğunuzun farkında olmayacaksınız. Sosyal eşitsizlik denince aklınıza sadece ekranda gözünüze sokulan Güneydoğu illeri gelecek. Ülkenin en yoksul beş ilinden ikisi olan Gümüşhane´nin, Kastamonu´nun neden suçlu üretmediğini anlayamayacaksınız. Karadeniz Bölgesinde elektriği ve suyu dahi olmayan köyleri hiç bilmeyeceksiniz. Toplum olarak düzenimizi, birey olarak yaşantımızı, aile olarak huzurumuzu ve millet olarak sağlımızı bozan onların yarattığı tehlikeyi hala inkar etmek eğer gaflet değilse, nedir? Onların yaptıklarını es geçip kabahati dış güçlerde aramakta hiç gerçekçi değil. Bu topluluk tarafından icra edilen "Kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, töre cinayetleri, taciz, gasp, beğendiği kızı şehrin orta yerinde kaçırıp ırzına geçerek evliliğe zorlama, etnik dayanışma ile gittiği tüm yerleri hegamonyası altına alıp kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımama, haklı haksız her mecliste sadece kendisinden olduğu için birbirlerini destekleme, çocuk kaçırma, sapıklık, 9-10 yaşlarında çocukların tecavüz edilip öldürülmesi, elektrik su parası ödememe, vergi ödememe, sahteciliklerle asalak gibi yaşama, turistlik kasabaları ele geçirerek hem yerli halka, hemde turistlere zarar verme, devletin her imkanını sömürme, trafik magandalığı, şehir magandalığı, haraç toplama, liselerde, ilkokullarda çeteler kurup diğer öğrencileri sindirme, sahip olduğu feodal kültürü yaşadığı yere uydurmaya çalışma, uymayanlara zarar verme, sıcak para getiren tüm iş kollarına zor kullanarak hakim olma" gibi mevhumları hangi dış güçler onlara nasıl yaptırıyor? Merak ediyorum. Arkadaşlar, sorun ´onlar´ ´bölücülük´ veya ´terör´ değildir. Onların ta kendisidir. Teröristi, esnafı, işadamı, öğretmeni, manavı, dolmuşçusu, garsonu, sapığı, eşkiyası, kapkaççısı, anarşisti.... hepsi aynıdır. Türk milleti için şu an aleyhte bir faaliyet göstermeyenler olabilir, ancak bunların vadesi sonsuz değildir. Kaldı ki o "sadık " bile sokaklarda, işyerinde veya okullarda gereğini icra edecektir. gereğinin ne olduğunu ise hepimiz biliyoruz. Bazıları da ´dış güçlerin maşası, piyonu, kafasız, zavallı, korkulmaya değer olmayan onlar´ söylemini bulmuşlar. Böylece esas büyük suç, onların üstünden alınıp kim olduklarını kendilerinin bile net tarif edemediği, gizem perdelerinin arkasındaki, yüce dış düsman güçlere yükleniyor. Hem de onların tehlikesi küçümsenip stratejik bir politika boyutuna indirgeniyor. Oysa ki sorun stratejik veya magazinsel sorun olmaktan daha vahimdir. Turkiye Cumhuriyeti devletinin kimliğini, kurucu ve asli unsur olarak tekelinde tutan Türk ırkının nüfus itibariyle gelecekte aynı şekilde tekelinde tutup tutamayacağı, yani var olma - yok olma mücadelesidir. Ayrıma dikkat edin. Eğer dış güçlerle onların Türk milletine karşı bir ilişkisi varsa, bu ilişki maşalık değil işbirliğidir. Ne maşası, ne kandırması? Onların çıkarları dış güçlerinkiyle örtüşüyorsa kandırmaya ne gerek var? Onlar saflar, kandılar, komploya düşüyorlar, onun için çoğalıp Türkiye´de çoğunluk olacaklar. Vay be. Canına minnet adamın böyle kandırılma. Aynı mavalları Osmanlı yönetimi de 100-150 sene önce Yunanlılar ve Ermeniler için söylüyordu. Güya Yunanlılar yutacak ya. "Biz sizinle asırlarca kardeşçe yaşadık, Batılılar sizi kendi çıkarları için kışkırtıyorlar, alet ediyorlar" diye anlattılar durdular. Yunanlılar ne kadar aptalmış ki alet oldular da aleyhimize topraklarını 3 kat büyüttüler, hala da büyütüyorlar. Bu devirde kimse oyuna gelip saflığından başkasının maşası olmaz. Avrupalıları Tanrı sanıp incik boncuk karşılığında birbirlerine saldıran Kızılderililer yok. Dünyamızda şu an olabilecek, sadece çıkar ve güçbirliğidir. SON SÖZ : Bu belanın üstesinden gelebiliriz. Yeter ki buna inanalım

0 Comments:

Post a Comment

<< Home